2008/11/07

2008/10/10

GÖNEN

GÖNEN TARİHİ İlçemizin ismi olan Gönen; sevilmek, mutlu olmak, bolluğa, berekete kavuşmak gibi anlamlar gelmektedir. Roma İmparatoru Augustos'un 'Psidia' diye anılan yörede (Isparta-Burdur) kurduğu dört şehirden biri olan Gönen, o devirlerde (Comana, Conana, Conan) gibi adlarla anılmıştır. Uzun yıllar Konan ismi ile de anılan Gönen, Konan ismini kervancıların İzmir-Aydın kervan yoluyla İç Anadolu'ya geçerken Gönen höyüğündeki fener nedeniyle, burada konaklamalarından almıştır. Gönen, eski bir medeniyet beşiği olup, tarihi M.Ö.2000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Ne zaman kurulduğu hakkında, kesin bir tarih tespit edilememiştir. İlçemizin kuzeybatısında, 1650 m. yükseklikte bir tepe üzerinde tarihi bir kale olup, kale hakkında bugüne kadar, hiçbir arkeolojık araştırma yapılmadığından, geniş bir bilgi yoktur. Kale, 4 m.uzunluğunda, 1 m.genişliğinde taşlarla yapılmıştır. Kalenin ihtiyacı olan su Yuvecca Yaylasından, 35 cm.çapındaki künk borularla sağlanmıştır. Yine tarih öncesi devirlere ait olduğu sanılan, Gönen Ovası üzerinde bulunan iki tepecikten oluşan höyükler hakkında da, arkeolojik çalışmalar yapılmadığından, kesin bilgiler yoktur. Yapılan araştırmalara göre, ilk yerleşim yeri Yuvecca, şimdiki yayla adıyla bilinen yerdir. Buraya ilk gelenler yöre içi göçerleridir. O zamanlar, şimdiki Gönen'in bulunduğu yer ova ve göl halinde olduğu için yerleşim yeri Yuvecca'da gerçekleşmiştir. Selçukluların yıkılış devrinde, Anadolu coğrafyasının bir çok yerinde, farklı beylikler ortaya çıkmıştır. Bu yörede ise Hamitoğulları Beyliği kurulmuştur. Zamanla toprakları daralan Hamitoğulları, topraklarının bir bölümünü Osmanlı Padişahı I.Murat'a satmış, Gönen'e çekilerek kalan topraklarını buradan idare etmiştir. Böylece Gönen, büyük ve köklü bir yerleşim yeri özelliği kazanmış, çevresinde 16 köy kurulmuştur. Osmanlı devrindeki kayıtlarda, Gönen için "Hamitelindeki Gönen" ibaresi yazılıdır. Selçuklulardan kalma tarihi hamamın taş yazıtında bulunan, "Şehri Gönen,Kasaba-i Isparta" ibaresi de Gönen'in ne denli önemli bir yerleşim yeri olduğunun kanıtıdır. İlçemizde mezarı olduğu tarihi araştırmalarla tespit edilen Yunus Emre'nin Manastır Mevkiinde türbesi bulunmaktadır. Pr.Dr.Fuat KÖPRÜLÜ, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvuflar adlı eserinde Bursalı İsmail Hakkı'ya atıf yaparak, Yunus Emre'nin mezarının Keçiborlu yakınındaki gölün doğu tarafında olan dağ sırtında bir köyde olabileceğini ifade etmektedir. Bu ifadeden anlaşılacağı üzere, bu yer ilçemiz sınırlarında bir yer olan Manastır Mevkiini işaret etmektedir. Bu nedenle ilçemizde Yunus Emre, Balım Sultan ve Şeyh Saadettin Türbesi Turizm Tanıtma Derneği kurulmuştur. Her yıl Haziran ayının ilk haftasında, Yunus Emre Aşure Günü düzenlenmektedir. Bu günü düzenlemekteki amaç, Yunus Emre'yi halka tanıtmak ve sevdirmek; böylece yöre halkının gönlünde yaşattığı Yunus Emre'ye bir mekan da Gönen de sağlamaktır.
GÖNEN'DE TARİHİ KALE Ilçenin kuzeybatisinda 1650 metre yükseklikte bir tepe vardir. Savunulmasi kolay olacagindan zamaninda kale bu tepenin zirvesine insa edilmistir. Kalenin yapiminda 4 metre uzunlugunda 1 metre genisliginde taslar harçsiz bir sekilde bina yapilmistir. Kalenin ihtiyaci olan su Yuvetça yaylasindaki pinarlardan yaklasik 35cm. çapindaki toprak künklerle saglanmistir. Kalede oldukça kalabalik bir nüfusun bulundugu anlasilmaktadir. Zamanla tabii afetler ve savaslar sonucunda bu sehir harabe halini almistir. Kale tarih öncesi devirlere ait oldugundan genis arastirmalarima ragmen bu tarihi kale hakkinda hiçbir belge elde edemedim.
YAZILI TAŞLARIN TETKİKİ Bölgemizde ilk ilmi tetkiki yapan zat Izmir eski kilisesi bas rahibi T.V.J.Arondel olmustur. Bu zat 1870 senesinde Izmir Aydin yolu üzerinden Uluborlu ve Yalvaç'i gezmistir. Maksadi Hristiyanlik tarihinde sembol durumundaki Pisidia'nin Antiyof sehrinin mevkiini bulmaktir. Bu yöreleri ilk defa ziyaret ederek vaazlarda bulunmustur.1912 yilinda Uluborlu ve Yalvaç'a gelen Ramsay arka arkaya 4 defa gelerek Yalvaç harabelerinin Bütün tarihi karakterlerini meydana çikarmaya muaffak olmustur. Uluborlu ilçemizdeki Apollonya sehri dönemine ait eserler buradaki bilhassa yazili taslarin mevcudiyetini ve Gönen ilçemizde vaktiyle Pisidia'nin mamurelerinden biri oldugundan Gönen'deki yazili taslarin da toplanabilecegi konusunda haber vermistir.Bu taslardan bazilari sunlardir: • Üzerinde büyük zincir islemeleri,• Üzüm salkimi islemeleri,• Çesitli çiçek islemeleri,• Kadin ve erkegin bir ellerinin yan yana islenmis resimler\digeri• Insan basi islemeleri,• Çesitli tas islemeleri mevcuttur.
GÖNEN HÜYÜĞÜ Arastiran : Ord.Prof.Dr.Saffet Aziz KANSU Dil Tarih ve Cografya Fakültesi Antropoloji Enstitüsü Direktörü, Türk Tarih Kurumu Üyesi.Gönen ve çevresini Senirce'yi geziyorduk. Ovanin kuzey ve güney çevresinde yaptigimiz tetkikler neticesinde bizi en çok ilgilendiren olay ova ortasina düsen Kir dagi kalker kitlesi ve ovanin güney ve güneydogusundaki magara ve kaya siginaklaridir. Arkeolojide ismini sik isitmeye basladigimiz Senirce Köyü bu dagin güney eteklerinde kurulmustur. Magaralar köye yakindir. Ayrica bu köy civari kültürü muhtelif müellifler tarafindan nasil degerlendirildigini Arkeolog Tahsin ÖZGÜÇ'ün "Dil Tarih ve Cografya Fakültesi dergisi Cilt 2 No 3de" çikan Ön Tarihinde Isparta ovasi Kültürü adli makalesinden ögreniyoruz. Bu köy ve ona yakin olan diger hüyükler Isparta ili çevresindeki ovalarin en eski iskan yeridir. Biz bu hüyüklerde ovayi basan göl yüzünden bir arastirma yapmak firsatini bulamadik.Yalniz mevzuumuza dahil Isparta çevresindeki hüyük yayilislarinin daha iyi bir tetkike muhtaç oldugunu kaydetmek istiyoruz literatür de Gönen Senirce ovasindaki rakimi az ve genis bir saha isgal eden Gönen hüyügünden hiç bahsedilmiyor. Bu yerlesim mevkilerine bir harita ile cografi durumuna uygun olarak tespiti hayirli bir is olacaktir.1944 yilinda Ankara'da Ispartalilar vakfi tarih Kültür ve ekonomi içerikli bir panel tertiplemislerdir bu toplantiya Afyon.,Izmir Burdur Denizli Antalya valileri kaymakamlari belediye baskanlari ile bazi dernekler davet edildi. Gönen'den Yunus Emre dernegi de davet edildi. Konusmacilar bazi yerlerde arastirma ve kazilar yapildigini uzun, uzun anlattilar. Konusma sirasi bana geldiginde Gönen'in 4000 yillik bir sehir oldugunu Türkler buralara geldikten sonra Türkçe( Osmancik, Kislacik, Karsiyaka, Kösk, Mihraphönü, Hüyük) gibi yer isimleri koyduklarini basta kale olmak üzere burada kalabalik bir nüfusun yasadigini izah ettim. Buranin bos olmadigini Prof.Tahsin ÖZGÜÇ'ün Gönen'deki Yassi Hüyügün Gönen hamaminin çevresinde incelemeler yaparak fotograflarini çekerek "arastirilmasi gerekir" diye yazdigini anlattim. Konusmam bitince vakif baskani Prof.Dr.M.Lütfü ÇAKMAKÇI Bey beni yanlarina aldilar. Ilgili Profesörler yanimiza gelerek konusma metnimi istediler. Sn. ÇAKMAKÇI çogalttirarak kendilerine verdiler. ' sene sonra 3 kisilik bir ekip geldi. Yogun yagis nedeniyle incelemeye çikilamadi. Bir sene sonra baska bir ekip gelmis. Ben rahatsiz oldugum için bulunamadim. Kaleye gitmis bol,bol fotograf çekmisler. Henüz raporlari gelmedi. Isparta ve çevresi zengin tarihi olusumlara sahne olmus bir bölgededir. Bu yazimizda Hamit iline ait belgelerden bazilari söyledir:980-1572 tarihi belge olup Anadolu Beylerine gönderilmistir.978-1570 senesinde Kibris adasinin fethi sirasinda yararlilik gösteren ve Hamit sancaginda ir kaza merkezi olan Gönen'in Gevges Köyünden Hasan isimli bir kisiye terakki olarak 5000 akçe verilmesi hakkindadir. Bir zamanlar muharebelerde yararlilik gösterenlere timar vermek ve bu suretle onlara her zaman harbe hazir bir vaziyette bulundurmak Osmanli Askeri Teskilati için çok önemli bir rol oynamaktaydi.

-- ADALET
İNSANSIZ ADALET OLMAZ ADALETSİZ İNSAN OLUR MU? OLUR, OLMAZ OLUR MU! AMA, OLMAZ OLSUN

ÖZDEMİR ASAF

MUTLU PAYLAŞIMLAR
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~Bu mesajı "GÜLLER DİYARI ISPARTA"üye olduğunuz için aldınız Bu gruba posta göndermek için , mail atın : ispartali32@googlegroups.com Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak : ispartali32-unsubscribe@googlegroups.com Grubumuzu ziyaret etmek için: http://groups.google.com/group/ispartali32?hl=tr
Grubla ilgili sorunlarınız için: galibsarikaya@gmail.com Diğer grublarımız SON ROMANTİK : http://groups.google.com/group/sonromantik SAĞLIKCININ SESİ:http://groups.google.com/group/sagligim1 SLAYTZEDE:http://groups.google.com/group/slaytzede -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

2008/10/09

GELENDOST

GELENDOST HAKKINDA...
ISPARTA İLİ GELENDOST İLÇESİNE AİT BİLGİLER Gelendost ilçesi, Isparta il merkezinin kuzeyinde, Eğirdir Gölünün 10 km içerisinde kurulmuştur İlkçağdan beri "Psidia Ülkesi" adı verilen göller yöresinin en eski kültür merkezlerinden biridir. M.Ö 3500 yılında "Mirya" veya "Miryo" adı ile Hititler'in bir kolu olan Anamurla (Anamirli) Miryalılar tarafından kurulmuştur.İlk Mirya şehrinin özellikleri Hitit Devletine bağlı, hür bir şehir devleti görünümünde idi. Paçeşi adı verilen güneşin oğlu kabul edilen valiler tarafından yönetilirdi.M.Ö 547 yılında bu topraklar Pisidyalıları yenen Perslerin egemenliği altına girdi. M.Ö 533 yılında Persler ile Pisidyalılar arasında yapılan kanlı savaşı Persler kazanınca Mirya şehrinin yerini göl kıyısında Akamaia (Akmescit) taşıdı. Büyük İskender'in Persleri yenmesinden sonra, Mirya şehri tekrar büyüdü ve gelişti. Daha sonra Bizanslılar zamanında şehir önemini kaybetti. M.S 713-714 yıllarında Arapların egemenliğine geçmesine rağmen, bu durum kısa sürdü ve tekrar Bizanslıların egemenliği altına girdi. Türkler tarafından 1112-1116 yılları arasında yapılan akınlarda zayıflatıldı. Anadolu Selçuklu Sultanı 1.Mesut zamanında Emir Madanoğlu Nurettin tarafından 1116 yılında fethedildi. Adı "Gelende" veya "Gelindi" olarak değiştirildi. Çok sayıda Türkmen aşireti yerleştirildi. Gelende daha sonraki dönemlerde askeri üs haline getirildi. Mesire yerleri kuruldu. Arap seyyahı İbn-i Bibi'nin Muhtasar Selçuknamesinde Gelende'yi Anadolu Selçuklu Sultanının yazlık taht ve eğlence şehri olarak belirtilmektedir. Gelendost ilçesi Ortaçağ Avrupa Tarihçileri tarafından "Miryokatolof" şehri olarak anılmaktadır. 2. Kılıçarslan döneminde, Gelendost Ovası ile Fatlın Ovası'nda yapılan tarihin en büyük meydan muharebesi Miryokefelon 17 Eylül 1176 tarihinde Salı günü olmuştur. Türklerin kazandığı bu zafer Anadolunun Türkleşmesi sürecini hızlandırmıştır. 1301 yılında Gelende Eğirdir merkez olan Hamitoğulları Beyliği sınırları içine katılmıştır. 1314 yılında İlhanlıların eline geçmesine rağmen kısa bir süre sonra tekrar Hamitoğulları Beyliği'ne katıldı.İlk defa 1390 yılında Osmanlı Devletine bağlanmış, 1402 Ankara Savaşı'ndan sonra bu topraklarda sarsılan Osmanlı egemenliği 1415 yıllarında tekrar kuruldu. Bununla birlikte Konya vilayetine bağlandı. Fatih Sultan Mehmet zamanında Gelende ismi Gelendost'a dönüştü. Daha sonraki dönemlerde göle yakın olan Afşar Köyü gelişerek nahiye olmuş, Gelendost Afşar'a bağlanmıştır. 1877 yılı Konya vilayeti salnamesine (yıllığı) göre Afşar'da 1011 hane bulunup, ayrıca Afşar'a bağlı 14 köy olup, toplam nüfus 3528'dir. Gelendost Afşar nahiyesine bağlı bir köy durumunda iken 1930 yılında nahiye olmuştur. Afşar'da Gelendost nahiyesine bağlı bir köy durumuna geldi. Kaza merkezi ise Şarkikarağaç idi. 06.03.1954 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 6324 sayılı kanunla Gelendost Şarkikarağaç'tan ayrılarak kaza merkezi olmuştur.1990 yılı itibari ile ilçemizin nüfusu: (7338) 1997 yılında :(5626) En son yapılan 2000 yılı nüfus sayımına göre İlçemizin nüfusu :7321 olarak belirlenmiştir.2005 yılı itibari ile 2 belde ,11 köy Gelendost ilçemize bağlıdır.Kasabaları Bağıllı ve Yaka kasabalarıdır.Köyleri 1-Afşar 2-Akdağ 3-Balcı 4-Çaltı 5-Hacılar 6-Keçili 7-Köke 8-Kötürnek (Şimdiki adı Madenli) 9-Mihail (Şimdiki adı Yeşilköy) 10-Şaraphane(Şimdiki adı Esinyurt) 11-YeniceMUHTARLIKLAR 11 Köy muhtarlıklarının dışında Gelendost Merkezinde 1-Muharrem Mahallesi 2-Yeni Mahalle 3-Selçuk Mahallesi 4-Aşağı mahalle 5-Hüseyin Avni paşa Mahallesi 6-Orta Mahalle adlarında olmak üzere 6 Mahalle muhtarlığı bulunmaktadır. İlçemiz Yaka Kasabasında 1-Orta mahalle 2-Çay mahallesi 3-Cumhuriyet mahallesi 4-Yukarı mahalle 5-Yeni mahalle 6-Bahçeli mahallesi olmak üzere 6 mahalle muhtarlıkları bulunmaktadırİlçemiz Bağıllı Kasabasında 1-Aşağı mahalle 2-Yukarı mahalle 3- Yeni mahalle 4- Şehitler mahallesi olmak üzere 4 mahalle muhtarlıkları bulunmaktadır.İLÇEMİZDE GÖREV YAPMIŞ KAYMAKAMLARIMIZ İlçemizde görev yapmış olan Kaymakamlarımıza ait bilgiler (Kayıt eksikliği) nedeni ile 1980 yılı itibari ile sıralanmışlardır1. İhsan UĞURLUCAN 1967-19682. A.Nevzat DALKIRAN 1972-1978 3. Erdoğan AYGENÇ 1979-19804. Mehmet ÖZCAN 1980- 19825. Niyazi CAN 1982-19846. Yakup UÇTAN 06.03.19837. Mesten DENİZ 06.08.19838. Ahmet ERTÜRK 08.11.19839. İlhan ÖZTÜRK 14.02.198410. Cengiz KALKANDELEN 17.08.198411. Tahir ALTUNKAYA 01.07.1985-198812. Mustafa KEKLİK 25.06.198913. Mustafa TUTULMAZ 24.09.199014. A.Celil ÖZ 15.09.199115. Mükerrem ÜNLÜER 16.06.199216. İbrahim AVCI 23.09.199417. Osman SARI 06.03.199518. İsmail KÜRECİ 17.09.1995-199819. Ergüder CAN 1998-200220. Y.Gökhan YOLCU 11.10.2002--21. Karahan DAŞDAN 04.07.2006-19.10.200622. Orhan BURHAN 19.10.2006
İLÇEMİZDE GÖREV YAPMIŞ BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ1. Süleyman İSHAKOĞLU 1951 – 19542. Mustafa KAYIŞ 1954 – 19573. Abdullah KIYAK 1957 – 19604. Celal ÜYETÜRK (Jandarma Yüzbaşı) 1960 – 19625. Orhan TÜTÜNCÜ (Askeriye) 1962 – 19646. Ali DUMAN 1964 – 19687. Yaşar SATILMIŞ 1968 – 19738. Süleyman COŞAR 1973 – 19779. Mahmut YILDIRIM 1977 – 198010. Mehmet ÖZCAN (Kaymakam) 1980 – 198211. Mehmet SEZGİN 1982 – 198412. Altunay TUNAY 1984 – 198913. Halim KIYAK 1989 – 199914. Mustan SARIHAFIZOĞLU 1999 – 200415. Mehmet SEZGİN 2004 - ---
BAĞILLI KASABASI : 1967 yılında Kasaba olmuştur.Sırasıyla Belediye Başkanları 1- Ahmet AKAN 2- Mehmet YÜCEL 3- Kadir ÖZKAN 4- Hasan Ali YURTSEVEN 5- Mehmet ÖZKAN 6- Arif SAĞLAMYAKA KASABASI: 05.05.1975 kasaba olmuştur. Sırasıyla Belediye Başkanları 1- Süleyman KURŞUNCU 2- Galip YILMAZ 3-Mehmet ÇİFTÇİ sırasıyla görev yapmıştır.İKLİMİ Isparta yöresi, kış aylarında İzlanda alçak basıncının Balkanlar üzerinden ve Orta Akdeniz'e inerek, ılımanlaşmış şeklinden etkilenir. Kış aylarında kuru soğukların sebebi olan Sibirya yüksek basıncı zaman zaman bölgeye kadar sokulmaktadır. Ayrıca kış aylarına geçiş dönemlerinde Kuzey Afrika üzerinden gelen tropikal hava kütlelerinin etkisi gözlenir. Yaz aylarında ise Basra alçak basınç sistemi ve Azor yüksek basınç GELENEK VE GÖRENEKLERİMİZ İlçemiz ve çevresinde resmi bayramların yanında 17 Eylül tarihinde elma festivali yapılmaktadır. Yörede doğum, nişan, düğün, çocuğun diş çıkarması, çocuğun yürümesi, cenaze vb. konularda gelenek ve görenekler devam etmektedir.ASKERE GİTME Askere gidecek gençler askerlik şubesi tarafından belirlenince askere gidecek gençler işten elini eteğini çekerler Kendi aralarında grup oluştururlar,eğlenceler düzenlerler Bir ila Bir buçuk ay önceden sırayla her gün bir davet yapılır,yemek yedirilir,Özellikle askere gideceklerin yakınları kesinlikle davet yaparlar,etli sütlü ve tatlıdan oluşan bu yemekler gençlerin beslenmesine yöneliktir.askere gidecek gençlerin evlerine gidilerek türlü hediyeler götürülür.Bazı köylerimizde bu ziyaret akşama gidilecek son akşamı evlere gidilerek verilir.Askere gidilecek günün sabahı köy meydanında toplanılarak imamın yapacağı duadan sonra tek tek helallaşılır vedalaşma esnasında askere gidecek olan gencin cebine para konur ve böylelikle gençler askere uğurlanır.DOĞUM Çocuk doğunca bir haftalık süre içerisinde tuz serpme geleneği vardır. Bunda çocukta pişik olayını önlemek amacı güdülür. Doğumda akraba ve komşular hediye ile çocuk görmeye gelirler. Yakın akrabaların altın takma, diğerlerinin ise kıyafet alma geleneği vardır.Çocuk 40 günlük olduğunda bir leğene su, gümüşten yüzük veya para, beze bağlanmış 40 tane küçük taş konur. Çocuk su ile yıkanarak kırklanır. Atık su ayak değmeyecek bir yere dökülür.DİŞ ÇIKARMA Çocuk ilk dişini çıkardığında "Gilgidir" adı verilen bir aş yapılır. Aşın içinefasulye,nohut, buğday haşlanır, üzerine ceviz, fıstık, badem içi vb. şeyler konur.Gilgidir,davetlilerce afiyetle yenir.KÖSTEK KIRMA Çocuk yürümeye başladığında sık sık düşerse köstek kesme yapılır. İki çeşittir. Birincisi: İki tane çocuk kösteği kesilecek çocuğun evinin etrafında ters yönde koşturulur. İkincisi ise, kösteği kesilecek çocuğun ayağına ince bir ip bağlanır. İpe ekmek parçası takılır. İpteki ekmek köpeğe ısırtılarak ipin kopması sağlanır. Böylece çocuğun yürüyebileceğine inanılır. Köstek kesme olayı köyden köye çeşitlilik arzeder.SÜNNET Sünnet gününün bir gece öncesinde bayanların katılımıyla "Kına gecesi" düzenlenir. Sünnet yapılacak gün sabahleyin arabalar ile sünnet yapılacak çocuk dost ve akrabalarının katılımı ile gezdirilir. Sünnet yapılır. Davetlilere yemek verilir. Aynı zamanda da sünnet olan çocuğa hediyeler verilir, takılar takılır.AŞURE VE HIDRELLES Aşureyi karşılamak yöremizde adettir Aşure ayı gelmeden önce oruç tutulur, Aşure için bulgur kaynatılır ve yapımında 7 çeşit malzeme konulur. Bunlar Bulgur, Buğday, Nohut, Fasulye, üzüm, ceviz, incir, kayısı ilave edilerek evlerin bereketi için konu komşuya dağıtılır.Hıdrellez geldiğinde hazırlıklar yapılır,pikniklere gidilir,sekibağ pikniğinde olduğu gibi eğlenilir ve hoşça vakit geçirilir.Hıdırellez akşamı para hamur buğday nohut asma dalına bağlanır ve bu asma dalına bağlanan şeylere Hızır dokunarak çoğalacağına inanılırdı.Gülün altına taşlardan ev araba yapılır,çocuğu olmayanlar ise iplerden beşik yaparlardı.Sabahleyin erkenden göl kenarına gidilir orada namaz kılınır dua edilirdi .Kişiler daha sonra Köprü başına giderler balık avcılarının o gün tuttukları balıklardan yemeği beklerlerdi ,köprü başından balık tutmak hıdırelleslerde bir adetti.CENAZEDE YAPILAN ADETLER Kişi akşamleyin ölürse bir gece evde bekletilir ,boş bir odada yatırılır,odanın soğuk olmasına dikkat edilir,cenaze soyulur ayak parmaklarından sağ ve sol ayağının baş parmakları bağlanır,çenesi temiz bir bezle ,başla beraber bağlanırO gece sabaha kadar uyumadan beklenir,dua okunmaz cenaze evinde yemek pişirilmez akraba komşular yemek getirir.Ertesi gün Cenaze kalkınca Mevlit okunur,akşam yemek yenir,cenaze sahipleri kesinlikle yemek pişiremez,siyah kıyafetler giyerler,bazen de ters kıyafetler giyerler,kadınlar başlarını siyah bir tülbentle örterler,Baş sağlığına gelenler şeker un yağ getirmesi adettir.Yedisi Kırkı elli ikisi yapılır,mevlit okunur,pişi yapılır,ölünün altı-üstkü kaldırılır,öldükten iki gün sonra yemin savun yaparak hocalar dua okur.Alt Üst kaldırılmış olur.Cenazenin elbiseleri fakirlere dağıtılır,malını parasını evlatları arasında paylaşır GÖRÜCÜLÜĞE GİTME Oğlan anasının Çevrede yaptığı araştırmalar akraba ve tanıdıkları evlenme çağına gelmiş oğlanın kız bulmasına yardımcı olur.Tespit edilen Kızın evine görücüler kendi aralarında kararlaştırılan bir günde kızı görmek ve tanımak için giderler.Ev sahibi konuklara gereken saygıyı gösterir Kızlarını birden bire verecek davranışlardan kaçınır.Görücülerden her biri kızın özelliklerini anlamak için evin düzenini temizliğini el becerilerini gözden geçirirler.Kızı yakından tanıma imkanı bulurlar.Oğlan evine dönen görücüler görebildiklerini ve kızı ile ailesi hakkında olumlu veya olumsuz bilgiler verirler.Bu bilgiler ışığında karar kara olumlu isi kız oğlana gösterilir.Bu arada kız evide oğlan hakkında gizliden araştırmalarını yapar.KIZ İSTEME Görücü usulü ile kararlaştırılan kız istenmeye gidilir.Kız istemeye hem kadınlar hem de erkekler gider.Gidecek kadın veya erkekler sözü dinlenir,güvenilir kişiler olmasına özen gösterilir.Oğlan evi kızın verilip verilmeyeceğini kendilerine verilen ikramdan anlamaya çalışır.Kız evi olumsuz cevap vermek istiyorsa kestirip atmaz.Henüz kızlarının küçük olduğunu başka bir tarafa sözlerinin olduğunu henüz düğün edemeyeceklerini ilere sürerek hatır kırmamaya çalışırlar.Oğlan evinin kız evine ikinci ve Üçüncü gidişlerinden sonra kız verilmek isteniyorsa (Biz birkaç gün düşünelim,amcasına dayısına soralım,o zaman cevap verelim)diyerek kesin cevap erkeklere bırakılır.Kız tarafı ilk kız istemede kabul etmekten kaçınır.Zira bu durum halk arasında hoş karşılanmaz,İkinci ve üçüncü kız istemelerde olumlu görüyorlarsa cevap verirler.Erkek ve kadınlar bir araya gelirek kız isteme işini kesinleştirirler.Kız verilince istemeye gelinlerin ellerini öper.Böylece ilk söz verilmiş olur.Aynı gün söz verilme mendili ve onun yanında bazı küçük hediyeler verilir.Kız evi oğlan evine bir miktar söz çerezi (Fındık fıstık,üzüm leblebi) vs verir.Oğlan evi bunlara ilave yaparak hısım ve akrabalarına bu çerezlerden dağıtarak olay halk tarafından tescilleşmiş olur.Daha sonra oğlan evi bu karşılık hediyelik eşyalar hazırlayarak kız evine götürür.Hediyeler verildikten sonra kız evinde gelenlere yemek verilir,Nişan cve düğün hazırlıklarına başlanır Bazı yerlerde söz verilince kahvehanelere sigara dağıtılarak söz kesildiği ilan edilir.Belirlenen bir tarihte oğlan evi kız evine gidip evlenecek olan kıza takılacak olan altın bilezik zincir miktarı belirler.Düğündeki nişandaki alınacak eşyalar görüşülür Adet gereği kendilerine düşün görevler gözden geçirilir ve nişan hazırlığına başlanırKINA GECESİNDE SÖYLENEN MANİLERUrganı yağlayalımKapıya Bağlayalımİki kardeş bir olupŞu güzeli tavlayalım
Baba Bostanın bittimiDalları köken atımıBeni verdin yad ellereYakan yerine yatımı
Kınacılar çay başına dizildiYeşil kına altın tasla ezildi Kınayı görünce benzim bozulduAğla anam ağlamanın günüdür
Çatlıdan çıktım yola Atkını boynuna dola Gelendostta verdim mola Düğünün mübarek ola
Kara tavuk kaz gibiKanatları saz gibi Neden hasta oldun ilikmenci dayı Daha Şevkiye ebem kız gibi
Ocağımın taşı kara Yüreğimin Başı yara Sabahleyin kalk ta anam Kızım diye yerim ara
Gök güvercin kayar gelirYavrularını sayar gelir Yavrum gelin olmuş deyiSenin anan duyar gelir
Kızın gelin oluyoruYarın allar giyiyoruYarın ata biniyoru
Denizde kayıklarOltaları ayıklar Herkes sevdiğini Gece gündüz sayıklar
Yozca bostan ekerler Dibine su dökerlerGurbete giden kızın Gözüne sürme çekerler
Al Kekliğim seke seke Boğazında gümüş halka Ben evimden ayrılmazkenAyırdılar çeke çeke
Sandığımın kilidi Üstünü küller bürüdüSen orada ben buradaOlan ömrüm çürüdü
Gelin geldi kapıma Altın doldu küpüme Örnek oldu aleme Gelin hoş geldin haneme
Evimizin önü marul Sular akar harıl harılNe olur anam gel bir dahaKızım diye bana sarıl
Al duvağım sele serpe Kızın gelin oluyoru Yarın ata biniyoruYarın allar geliyoru
Süt verdim gündüz geceUnuttun beni büyüğünceAllah alma canımıBen annemi görmeyince
Gök güvercinkayar gelirYavruları sayar gelirBenim sevdiğim askerdeGünlerini sayar gelir
Gel anası gel bubasıKızın gelin oluyoruYarın ata biniyoruYarın allar giyiyoru
Kız anası ,kız anasıElinde mumlar yanasıElinde yuduğum aklarBelimi verdiğim dutlar
Baba kızın çok muyduBir kız sana yük müydüBeni verdin gurbeteİstediğin bu muydu
Kestane gömdüm ocağaPatladı çıktı bucağaEvlerinden biner ataGider evlerinden öte
Dam başında çelik testiDeliğinde yeller estiKızım buban sana Buda gelin oldu deyu
NİŞAN Oğlan ve kız evinin uygun bulduğu bir günde nişan töreni yapılır.O gün kız evinde konuklara yemek verilir.Oğlan evinin ekonomik durumuna göre kıza takılar takılar,Bazı yöremizde bu tören düğün salonunda takılar başta oğlan evinin yakınları olmak üzere,köy halkı,yakınlık durumuna göre takılar takarlar.Oğlan ve kız evinin daha önce kendilerinin gittikleri kişilerden takı ve hediyelerin verilmesini beklerler,bu hediyeler kadınlar aracılığı ile iletilir.Kimin ne taktığı ne getirdiği bir kişi tarafından herkesin duyabileceği bir şekilde açıklanır.Nişan töreni köylerde kadınlar arasında kendilerin yapacağı eğlenceler düzenlenir.Düğün salonunda yapılan nişan törenlerinde erkeli kadınlı çalgı eşliğinde eğlenilir.nişanın olacağı mahalli ilanıyla ve evlere gidilerek duyrulur.DÜĞÜN Özellikle düğünlerde kadınların ve erkeklerin oyunları ayrı olmasına rağmen,ritimlerinde benzerlikler bulunur.Yaşlılar ve gençler arasında oyun oynama farklılıkları ritim yönünden farklılıklar göze çarpar.Yaşlı erkekler jandarma,harman dalı,ince zeybek,Tavas zeybeği,sepetçi oğlu,Söğüdün güzelleri gibi,ağır ritimli oyunlar oynarlar.Gençler ise Konyalı,Ankara misketi,çiçek dağı,Keklik gibi hareketli oyunlar oynarlar. Yaşlı Kadınlar ağır ritimli gençler yüksek ritimli oyunlar oynarlar.Yöre olarak Teke yöresi ve iç Anadolu bölgesinde (Konya) yöresinde oynanan oyunların etkisinde oynanır.Bölge olarak özel oyun yoktur.70-80 yıl önce düğünlerin 1 hafta sürdüğü dönemlerde,at yarışları,cirit oyunları ve güreş müsabakaları düzenlenip ödüller konulurdu.Bu müsabakalara çevre köylerden ve ilçelerden bu işlerle uğraşanlar özellikle davet edilirdi.Her günün eğlencesi ayrı olurdu.Yemekler ise 1 hafta boyunca davetlilere ikram edilirdi.Günümüzde Düğün başlayacağında "Urba Görme" adı altında evlenecek çiftin elbise ve eşyaları alınır. Düğüne başlama Perşembe olursa Pazar, Salı günü olursa Perşembe, günlerinde ikindi namazını müteakip gelin çıkarma-alma gerçekleştirilir.Düğün nişan töreni bittikten sonra kız ve oğlan evinin kararlaştıracağı bir tarihte düğün yapılacaktır.Töre olarak gelin Perşembe veya Pazar günü çıkar Genellikle azar günü çıkarılır.Gelin çıkacağı günden bir hafta önce geline kına yakılır,kına yakılırken de kadınlar arasında eğlenceler düzenlenir.Bazı köylerde ele başa ayağa kına yakılır bazı köylerde de adet gereği temsili olarak kına konur aynı günler bavetiyeler basılır,uzak olan dost ve akrabalar davet edilir,havlu gömlek entari…vs gibi hediyeler verilerek dostlar davet edilir.Düğün 3 gün sürer,düğün bazen mevlütlü bazen de çalgılı olur.Çoğunlukla çalgılı yapılır,bazı yörelerdede kız ve oğlan evi için ayrı ayrı çalgıcılar tutulur.1. gün öğleden sonra çalgıcıların gelmesi ile düğün başlamış olur,oğlan evine Türk Bayrağı takılır,bazı yerlerde de kız evine takılır,düğün için yapılan hazırlıklar başlar,dışarıdan gelecek olan misafirler için kız ve oğlan evnin darlığı sebebi ile yakın akrabalar ayarlanır,bu ayarlamaya yöreye göre 1 hafta önce davetle bildirilir,bazı yörelere göre de düğün günü 1-2 gün önce bildirilir,çünkü gelen misafirlerin her türlü ihtiyacını bu kişiler karşılayacaktır.Bazı yörelerde mutlaka mevlit okutulur.Köylerde ise düğünlere gelen misafirler köy odalarında ağırlanır.Düğünün 1.günü Bayrağın takılması ve çalgı sesinin duyulması ile düğün başlamış olur,aynı gün kız ve oğlan evinde çalgılar çalınır günlük hayattan farklı olarak hazırlanan yemekler yenilir,akşam yapılacak eğlence için kız evi davet edilir,oğlan evine her zaman gelebilir.İlk gün eğlence için köy meydanı mevsime göre kahvehaneler hazırlanır,erkekler ilk akşam eğlenceyi buralarda yaparken kadınlar kız ve oğlan evinde toplanarak eğlencelere katılırlar.Düğün evine giden kadınlar hediyelerini getirirler ve düğün sahibine verirler.İlçe merkezinde ilk gün kiralanan 1 kahvehane vardır,diğer kahvehanelerden ayırmak için camına bir Türk Bayrağı takılır,hemen-hemen herkes 1 kg kesme şeker ve 1 paket çay getirir.düğün sahibine hayırlı olsun diyerek hediyesini verir çay veya kahve içerek düğüne katılmış olur.Bu düğün kahvesi düğün boyunca gece ve gündüz açık olur,yemek vakitlerinde kahvedekiler davet edilerek yemek yedirilir.Köylerde gelin ve kardeşliği evleri dolaşarak eğlenceye kadınları davet eder,kadın ve erkekler arasında ayrı-ayrı eğlenceler ilk gece yapılır.Düğünün 2.günü oğlan evinden kız evine alınan eşyalar götürülür,öğle vaktinden sonra da bu eşyalar kız evinde serilerek çeyiz adı altında bu eşyalar herkese gösterilir.Köy kadınları çeyiz görmeye en yeni elbiselerini giyerek giderler.Bazı köylerde 1.gün yakılan kına bu köylerde bu zaman yakılır ve sonra eğlence düzenlenir,Bazı köylerimizde kızın yakınlarının birinde kız hamamı denilen ayrı bir eğlence düzenlenir,eğlenceye katılanları etli pilav ikram edilir,aynı gün oğlan evi basma adetini de yerine getirir ,oğlan evinde yemek hazırlıkları yapılır.Düğünün özelliğine göre bu hazırlıklar 1.gün yapılır,uzaktan gelecek davetliler bu gün gelirler gelen misafirler ilgililere teslim edilir.Şayet Misafir az ise düğün evinde ağırlanır,akşam eğlence yeri ayarlanır.Düğün sahibinin ekonomik durumuna göre bu akşam oğlan evi tarafından çay kola kek vs ikram edilir,Bu akşam gelene kadınlar damada kına yakarlar ,türkü ,ve maniler söylenir,oyunlar oynanır,düğünün esas eğlencesi bu gece yapılır.Düğünün bir ilanla düğün evi yemeği başlamış olur genellikle öğleye kadar erkekler öğleden sonra kadınlar yer,öğleden önce kız evindeki eşyalar Pikap, kamyon gibi araçlarla çalgı eşliğinde oğlan evine getirilerek kız evi tarafından gelin evi döşenir,gelin evini döşeyen kadınlara yemek verilerek ucu para bağlı birer yazma verilir.Genelde ikindi namazından sonra gelin almaya gidilir kız evi hazırlık yapar,oğlan evi çalgı eşliğinde konvoyla kız evine giderler,gelin başı ve gelin hazırlığı tamamsa süslenen gelin arabasına bindirilir.Oğlan yengesi kız evinden yağ bulgur vb şeyler alır.Kız eviyle helalleştikten sonra kızın babası tarafından al bağlanır,Yüzüne allı pullu yazma örtülür,bazı yörelerde beyaz gelinlik giydirilir,gelen damat tarafından arabaya bindirilir,yine konvoy halinde ve çalgı eşliğinde oğlan evine gelin, imamın duasından sonra gelin arabadan indirilir,fakat oğlanın annesi ve babası tarafından tarla bağ,bahçe gibi bir hediye verilir,daha sonra gelin evin ortasına getirilerek gelin manilerle karşılanır.Gelin eve girişinde bazı köylerimizde oğlan veya kız çocuğu gelinin eline verilir,gelinin eve girmesiyle damat ve sağdıç ahaliye para şeker fıtık vb.atarlar damadın babasının teşekkür konuşmasıyla düğün sona erer,Damat arkadaşları ile birlikte yatsı namazına kadar bir eğlence düzenlerler,yatsı namazı vakti yaklaştığı zaman damat,sağdıç ve arkadaşları yatsı namazı için abdest alıp namaza giderler, Namaza giren damadın ayakkabılarını herhangi bir arkadaşı alıp saklar ve bunun karşılığında damat veya sağdıcından bahşiş beklerler bu yüzden damadın ayakkabısının korunması gerekmektedir.Yatsı namazından çıkan damat ilahi ile damat eve getirilir,imamın yaptığı duadan sonra damat hocanın ve büyüklerin elini öper çok eski bir adet olan yumruklamadan damat kaçar ve gerdeğe bu güzel adetle girer.Düğünün 4.günü (Gelin ertesi)Gelin yanı yapılır,bu gün kadınlar çeyizi ve gelini görmeye giderler ve kız evinin getirdiği pilavı hep beraber yerler,olay dualarla tamamlanır.ANNELER GÜNÜ Daha önce bütün yerleşim yerlerinde devam eden bu anneler günü ekonomik nedenlerle bazı köylerde yok olmuştur.Fakat ilçe merkezi kasaba ve köylerimizde halen devam etmektedir.İlçenin pazarı Cuma günüdür.erkekler bu gün pazara gider,alış veriş yaparlar Cuma Namazına gider ve Sadece bu güne mahsus olmak üzere hiçbir işe gitmezler.Kadınlarda Cuma Sabahı annelerinin evine gider hal dert konuşurlar birbirlerinin gönüllerini alır akşama kadarotururlar Akşam yemeği damadın yemeğe gelmesi ile başlar Özellikle damadın geleceği bu günde etli yemekler tatlılar ve sütlü yemekler hazırlanır Erkekler arasında "akşama bici" (et) yemeğine gideceğim gibi şakalaşma ve konuşmalara yer yer rastlanır.Yemekten sonra damatlada sohbet edilir ve genelde yatsı namazından sonra damat eşini de yanına alarak tekrar evine döner ve böylelikle anneler günü tamamlanmış olur,ilçemizde bu adet her Cuma günü devam etmektedir.KÖY ODALARI Hemen hemen her köyde 5 ila 10 köy odaları odaları vardır.Bu odalar kimi yerde yaş kimi yerde sülale kimiyerde de mahalle odaları olarak bulunmaktadır.Buraya giden kişiler kendi araların da görev bölümü yaparlar orada herkesin bir görevi vardır.Birlikte oturarak günlük konuları veya köy ile ilgili konuları konuşurlar.Burada büyüğe saygı küçüğe sevgi toplum içinde yeme içme oturup kalkma öğretilir.Kendi aralarında misafirliğe gidildiği görülür,düğünlerde bayramlarda burada toplanılır.Köye gelen misafirler burada ağırlanır yedirilip içirilir,yatırılır,bu odalar kişilerin her türlü ihtiyaçlarının giderileceği ölçüde donatılır.Bazı günlerde eğlenceler düzenlenerek ziyafetler çekilir.Köyün her türlü problemleri burada halledilir.DİNİ BAYRAM GELENEKLERİ RAMAZAN VE KURBAN BAYRAMI: Her yıl Ramazan ayında yapılan bayramlar Köy Kasaba ve şehirlerde ufak tefek farklılıklar göstersede birbirinin aynı adetler içerisinde kutlandığı görülür.Bayramlardan 1 hafta önce ev temizliği,yemek hazırlıkları,fiyim kuşam alımları,.köylerde mevcut yemeklerden farklı çeşit artırılır.hemen hemen her evde sütlü, sebzeli,Baklava ,sarma ve et yemekleri hazırlığı yapılır.Arife günü ikindi namazına müteakip bütün erkekler kabir ziyaretleri yaparlar,bazı köylerde kabir ziyaretlerine kadınlarda iştirak ederler ,Bayram için son hazırlıklar tamamlanır.İlçe dışında bulunan ilçe halkı en son en geç arife günü gelmeye başlarlar Arife günü akşam üstleri Şeker ,Lokum,gömbe(Haşhaşlı)Çörek ve pişi dağıtılır.Bazı köylerde ise çocuklar pişileri bir kap içerisinde akşam ezanı yaklaşması sırasında camiye getirerek cami cemaatinin iftarını açmalarını ve buna karşılık olarak da sevap kazanmayı umarlar.Dağıtılmayan fitre ve zekatta bu gün dağıtılır.Bazı Köylerde nişanlı kıza veya erkeğe bayramlık adı altında elbise ayakkabı,gömlek mendil,yazma fındık fıstık,şekervbhediyeliklergönderilir.Bayram sabahı Bayram namazı için büyük küçük bütün erkekler katılır.İlçemize bağlı bazı köylerimizde sabah namazı ile Bayram namazı arasında tekrar camilere giderler,mezarları tekrar ziyaret ederler Bayram namazı kılındıktan sonra cami içinde ve avlusunda sıraya geçirilerek bayramlaşırlar.Cami içi Bayramlaşmalardan sonra çoğu köylerimizde evlerde hazırlanan yemekler mahalle, oda ve kahvehanelere götürülerek birlikte yenilir.Bu odalara erkekler giderler,kadınlar bu süre içinde evin düzeni ve işleriyle uğraşırlar,odalar arasında bayramlaşma ailece ve kızlı erkekli evleri dolaşarak bayramlaşmalar,oda yemeğinden sonra başlar,Ev ziyaretine gelen herkese yemek ikram edilir,ilçe merkezinde et yemeği muhakkak bulunur,Birinci bayram öğle yemeklerinde veya akşam yemeklerinde nışanlı olan damat adayları yanına sağdıçlarını ve arkadaşlarını yanına alarak kız tarafındaki müstakbel kayınvalide ve kayınpederlerinin ellerini öpüp bayramlaşırlar.Bayramın 2. ve 3. günleri erkekler köy odalarında veya köy kahvelerinde,gençler gruplar halinde piknik gezilerine çıkarlar .Kurban Bayramlarında yapılan adetlerde de durum ve farklı değildir.Sadece kurban kesimi esnasındaki farklılıklar Ramazan bayramındakinden farklıdır.Aile kurban kesileceği zaman ,kesilecek hayvanın başında bulunur,İslami kurala göre kesilen kurbanın eti ayrılır, dağıtılacak olan et belirlenir,çabukluk açısından kurbanın ciğeri kavrularak yenir.İlçemizde genel adet haline gelen kurallardan biride arife günü alınan kurbana yem verilmez. İlçemize bağlı küçük köylerde bilhassa kurban bayramında köy halkı kurban etinden yapılan yemeklerle cami ve odalara gelerek topluca yemek yer. Böylece kurban etinden herkesin tatması sağlanmış olur.GEZİLECEK YERLER CAMİLERİlçe Merkezinde biri Osmanlı mimari tarzında yapılmış diğeri ise Selçuklu Mimari tarzında yapılmış iki tarihi cami bulunmaktadır. Selçuk mahallesinde bulunan ve Selçuklulardan kalma camiye "Atik Cami" denilmektedir.Diğer camiimiz ise Osmanlılarda kalma İlçemiz Şehir merkezi Cumhuriyet Meydanında bulunan Abdulgaffar camiidir. ABDULGAFFAR CAMİİ RESTORASYON ÇALIŞMALARI Abdulgaffar cami ilçemizdeki Selçuklu dönemine ait tarihi camilerdendir. Mülkiyeti Vakıflara ait olan bu camii dönemimizde başlattığımız bürokrasi çalışmaları ile 2004 yılı içerisinde Vakıflar Genel Müdürlüğü Restorasyon programına aldırılarak 2005 yılı haziran ayında 485.000,00 YTL' sı muhammen bedel ile çıkarılan ihale Vakıflar Bölge Müdürlüğünce yapılmış olup şu anda çalışmalarına başlanılmıştır. Camiler muhtelif zamanlarda tamirat görerek günümüze kadar ulaşmıştır. Ayrıca Afşar Köyünde Selçuklulardan kalma bir cami bulunmaktadır. Caminin içi kaba ağaç süslemesi ile süslenmiştir, tavan ve yan kısımları şekillendirilmiştir.GELENDOST KÖPRÜSÜ İlçemiz Muharem Mahallesi ve Orta mahallesi sınır ayrımında bulunmaktadır. .İlçemizden geçmekte olan Doğan bey çayı üzerinde kurulmuş ve bulok taşlardan yapılmıştır.AFŞAR KÖPRÜSÜ İlçeye bağlı Afşar köyündedir. Selçuklular dönemine ait olup blok taşlardan yapılmıştır.HAMAM İlçemizde tarihi olarak sadece Afşar köyü sınırları içerisinde bulunan ve Selçuklular tarafından yapılan hamam bulunmaktadır.ERTOKUŞ KERVANSARAYI Yeşilköy sınırları içerisinde, Eğirdir Gölü kenarındadır. Kudret Hanı veya Gelendost Hanı olarak da bilinir.Han Alaaddin Keykubat zamanında Emin Ertokuş bey tarafından hicri 620 yılında yapılmıştır. Avlu ve kapalı mekandan oluşmuştur. 21x54 m. ölçülerindedir. Dış duvarları kale duvarları gibidir. Kapalı mekan üzeri tonozla örtülüdür.Kısmen Kesme taşlarla Kısmen kaba taşlarla yapılmıştır. Avlunun yan kemerlerinde odalar vardır. Kapalı mekana giriş kapısının üzerinde kitabe vardır. Kitabeye göre ise kervansaray 1223 yılında Mübarüziddin Ertokuş tarafından yaptırılmıştır.HÜYÜK Hüyük Tepesi Gelendost İlçesinin batısında önceleri göl kenarının şimdi ise gölden 1 km gölün çekilmesi sebebi ile iç kısımda kalmaktadır.İlçe Merkezine takriben 10 km mesafededir.MYRİOKEFALON (GELENDOST) ZAFERİ KUTLAMALARI 1071'de Malazgirt Zaferi ile Türklere Anadolu kapıları açılmış, 1176'da kazanılan Myriokefalon Zaferi ile Anadolu ebedi Türk yurdu olmuştur.2. Kılıç Arslan'ın Bizans ordusuna karşı kazandığı bu zaferin yeri Gelendost ve çevresi olarak belirlenmiştir. İşte bu nedenle 17 Eylül 1176 kazanılan bu zaferin adına her yıl 17 Eylül Gelendost Zaferi yıldönümü şenlik ve festival olarak kutlanır. Gelendost Zaferinin resmi kutlamaları ardından ilçede üretilen elmalar arasında kalite yarışmaları düzenlenir. Çeşitli şenlik ve gösterilere yer verilir. EFSANELER GELENDOST EFSANESİ:1176 Miryokefalon savaşından sonra yer – yer işgaller ve baskınlara karşı Gelendost'u koruma ve gözetlemeye alırlar.Dörbir yandan gözetleyiciler "gelen ve gidenin düşman mı dost mu olduğunu" Gelen düşman veya Gelendost sözleriyle cevap verirlermiş,bu haberleşme tabiri çevre yerleşim yerlerini ilginç gelir.O dönemde bu bölgeye gelenler düşman değilde dostun çok gelmesi "Gelendost" haberleşme parolası buranın Gelendost ismini almasına vesile olur. Ayrıca ilçemizde efsaneleşmiş ve Mezarları halende bilinen (7) yatırlar mezarları vardır.Bunlar sırası ile1. Aziz dede 2. Çalıcı dede3. Dikili taş dede4. Karalı dede5. Kadı dede6. Çimici dede7. Korucu dedeHACILAR KÖYÜNÜN KURULUŞ EFSANESİ: Anadolu, Selçuklu Devletinin tam egemenliği altına girdikten sora ,buralara gelen Türkler,birliği sağlamak için Türk kültürünü ve Müslümanlığı çevre halkına anlatmışlardır."Şeyh Hacılar" halkının önderleri;bilge olan,matematik,felsefe,türkü bilen,hoş görülü olan,dinsel konuda çok bilgisi olan kişilermiş.Buralara yerleşen halk namaz kılar,hesap yapar,hayvanları otlatırken kaval ile türküler çalarlarmış.Haftada bir gün Namazgah tepesinde Cuma günleri namaz kılarlarmış Çevre halkından da katılanlar olurmuş.Namazdan sonra Çevresinin gelişmesi,ilerlemesi insanların varlıklı,mutlu olmaları için söyleyişlerde bulunurlarmış.Her konuda bilgisi olan bu kişilere çevre halkınca ve şaman dinine inanan Türklerce ŞEYH HACILAR adı verilmiş Şeyh Hacılar Halkı kardeşlik,eşitlik,halk sevgisi birlik bilim konularında yöre halkının aydınlanması için yeterince gerekli olan çalışmaları yapılmıştır.Dede göl dağlarının bir bölümü olan bu yörede Türk Birliğinin sağlanması ve Müslümanlığın yayılması için bir çok çaba göstermişlerdir.Eğirdir Gölü ile Namazgah Tepesi arasındaki yerde Şeyh Hacılar halkının nereye gittiğini bilemiyoruz.Bu Şeyh Hacılar halkının,sürüleri ile kışın Akdeniz kıyılarına göç ettikleri yazın ilçemiz sınırlarına geldikleri söyleniyor.MADENLİ KÖYÜ (Beş Ardıç-Beş Kardeş Efsanesi) : Madenli Köyünde Beş Ardıç diye bir tepe vardır.Bu tepe Köyün Güneyinde,üzerinde yaşları bilinmeyen ardıç ağaçları bulunan bir tepedir.Rivayete göre efsane şöyledir.Buralarda bir savaş olmuş (Büyük ihtimalle 1176 Miryokefalon savaşı)bu tepede 5 tane kardeş şehit düşmüş,Şehitler hemen oraya gömülmüş,aradan yıllar geçmiş şehitleri oraya gömen arkadaşları oradan geçmekte iken şehit arkadaşları akıllarına gelir ve şehitleri ziyarete giderler.O tepeye varınca bir mezardan birer ardıç ağacı yükseldiğini görürler.o günden sonra o tepenin adı Beş Ardıç (Beş Kardeş)olarak anılar.Bu ağaçlar kutsal sayılır,ağaçlardan bir parça dahi almak o kişiye uğursuzluk getireceği evinin yanacağı başına kötülüklerin geleceğine inanılır.O günden bu yana kimse ağaçlara zarar vermez.Ağaçlar günümüze kadar doğal olarak koruma altında gelir.Ayrıca orada adak kurbanlar kesilir,pilav yedirilir, dilekler dilenir.HİKAYELER İlçenin Yaka köyüne günün birinde İlin Valisi gelir.Vali,köyün ihtiyaçlarını sorarken söz sırası içme suyu hakkında değiş ve görüşlere geldiğinde köy halkından birinin Köyün çokça diye bilinen bir mevkide çok soğuk ve diğer özellikleri bulunan bir suyun olduğunu metheder.Ancak suyun özelliğini merak eden Vali Bunun üzerine hadi methettiğin şu sudan bir testi doldur da gel emrini verir köylü vatandaş suyu methetmesinin pişmanlığı içerisinde testiyi alır.Çokça çeşmesinin suyundan getirmek üzere yola düşer.yolda görüp nereye gittiğini soranlara "Sormayın ağzımızla bir halt ettik,onu yıkamaya çokça çeşmesine gidiyorum "dediği hikaye olurGİYİM KUŞAM İlçemizde Eskiden Erkekler içlerine dizlere kadar uzanan gömlek üzerinde yakasız kollu entari ismi verilen gömlek giyerlerdi.Onun üzerine de yünden yapılan cepken şeklinde kısa yelek üzerine de ceket giyerlerde varlıklı kişiler yelek üzerine köstekli saat takar zincir aşağıya yay şeklinde sallandırılırdı,altına yün tepme ismi verilen geniş pantolon giyilirdi.Ayağa Kıl ve yünden örülmüş dizlere kadar uzun çorap giyilirdi.Çorap üzerine ise Lastik deri çarık giyerlerdi,Baş kısma şapka giyilirdi.Zamanla göğneyin yerini atlet,entarının yerini gömlek,yeleğin yerine kazak giyilir oldu.Tepmenin yerini İngiliz pantolonu tabir edilen kalça kısmı geniş diz altında daralan paçaları düğmeli İngiliz külotu günümüzde giyen pantolonun yerini almıştır.Ayağa giyilen çarığın yerini lastik ve iskarpin ayakkabı almıştır.Günümüzde bazı köylerde (Çatlı-Akdağ-Köke)yaşlılar eski giysilerini sağlık açısından devam ettirmektedirler.Gençler ise yakışan giysileri mevsimlere göre giymektedirler.ATASÖZLERİ İlçemizde bilinen ve halende söylenmekte olan atasözlerimiz.• Ağaç yapraksız,avrat nikahsız olmaz. • Yağmuru yel,insanı el azdırır.• Duvarı nem insanı gam öldürür.• Yağmurlu havada tavuk sulanmaz• Bol bol yiyen,bel bel bakar.• Vaktini yok eden,derdini çok eder.• Ayak almadık taş,başa gelmedik iş olmaz.• Sağ baş yastık istemez.• Ter döken dil dökenden iyidir.• Anası ne ise danası da odur.• Öz ağlamayınca göz ağlamaz.• Yazın başı pişenin,kışın aşı pişer.• Elti eltiyi -eşekse çatlıyı sevmez.• Karnı aç olan kaşık istemez• Uykusu olan yastık istemez.• At ayağına göre kişner.• Adamın iyisi alış-verişte belli olur• Zengin isterse ,fakir bulursa yer.• İt İte buyurur it de kuyruğuna buyurur.• Her avın köpeği ayrı olur• Bayramda köpek tavlanmaz.• İki çıplak bir hamama yakışır• Hoca hocayı tekkede berduş berduşu dakkada bulurmuş
TABİRLER• Gözünü toprak doyursun• Çekli kalasıca• Yaşı benzemesin• Bir dalda durmaz• İçten pazarlıklı• Ne kokar ne bulaşır.• Şeytan kulağına kurşun• Boyu devrilsin• Ekmeği it,bedenini bit yer• Allah Belanı versin dili tutulasıca• Eli ayağı kırılasıca• Köküne gıran giresice• Zıbarıp kalasıca• Şişip geberisice• Evine Barkına baykuş düneyisice• Kızları evde kalasıca• Suratın veresiye sürülmüş tarla gibi• İnsanın ters gitti mi işi,muhallebi yerken kırılır dişi• Kötü söyleme eşine ağı katar aşına• Ne zengine borçlu ol,nede züğürtten alacaklı• Oğlunu seven hocaya kızını seven kocaya vermezmiş• Ölü ile deli sahibinindir.• Pintinin kazandığını güveler yer.• Ocağına incir ağacı dikilesice
İLÇEMİZİN YETİŞTİRDİĞİ DEVLET ADAMLARISerasker ve Sadrazam Hüseyin Avni PaşaHüseyin Avni Paşa, 1820 yılında Isparta Gelendost'ta doğdu. İstanbul'da medresede okudu. Harbiye'ye girdi. 1848 yılında kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu. Bir süre Harbiye mektebinde tabiye hocası olarak görev aldı. Kırım savaşına katıldı. Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa'nın kurmay başkanı, daha sonra da Mektebi Harbiyeyi Şahane nazırı oldu. Hassa müşiri ve serasker kaymakamlığına getirildi. Girit kumandanı iken (1867), adanın valiliğine tayin edildi. 1868'de önceden vekalet ettiği seraskerlik makamına getirildi. Mahmud Nedim Paşa sadrazam iken, seraskerlikten alındı. Isparta'da on bir ay sürgünde kaldı (1871). Affedilerek Aydın valiliğine getirildi. Daha sonra Bahriye nazırı oldu. 1873'te ikinci defa seraskerliğe tayin edildi. 1874'te sadrazamlığa getirildi. On dört ay sonra azledilerek önce İzmir, sonra da Bursa valiliklerine gönderildi. Dördüncü defa seraskerlik verildiği zaman yenilik taraftarlarıyla birleşti. Sadrazam Mütercim Rüştü Midhat ve Süleyman Paşa'nın sarayında toplanan vekiller heyeti, Sultan Abdülaziz'i indirerek yerine Sultan Beşinci Murad'ı geçirdi. Taht değişikliğinden sonra meşrutiyet isteyenlerle fikir ayrılığına düştü. Özellikle Midhat Paşa ile anlaşamadı. Sultan Beşinci Murad'ın saltanatı zamanında seraskerlikte kaldı. Midhat Paşa'nın sarayında yapılan Vekiller heyeti toplantısına, Sultan Abdülaziz taraftarı Çerkez Hasan bir baskın düzenledi. Hüseyin Avni Paşa'ya şahsi bir meseleden dolayı kırgın olan Çerkez Hasan, toplantı odasında Hüseyin Avni Paşa'yı öldürdü (1876).Paşa yiğit Pir Mehmet Haşar PaşaPaşa yiğit oğlu Turhan PaşaTurhan Paşa oğlu Ömer PaşaSadrazam ve Mimar Haydar PaşaHaydarpaşa (1512-1595)
HAYDAR PAŞA : (1512-1595)Haydar Paşa, 16. Yüzyıl başlarında, o zamanlar Hamidabad Sancak'ı adı verilen Isparta İli'nin Gelendost Köyü'nde 1512 yılında doğmuştur. ailesinden Mehmet Ağa'nın oğludur. Haydar Paşa, çocukluğu boyunca, 18-20 yaşına kadar, köyünde ilköğrenim görmüş, Eğridir ve Akşehir Medreselerinden diploma almış, babasının isteği ile o zaman İstanbul'da kurulan na yazılmış, biraz sonra da Osmanlı Ordusunun ihtiyacı olan Mimar-Mühendis ile Tabya Subayları yetiştiren na girmiş ve yüksek zeka ve çalışkanlık göstererek rütbesiyle olmuştur. Yavuz Sultan Selim döneminde, genç yaşında, yaşıtları arasında üstün zeka ve çalışkanlığıyla padişahın ve Lalası Kasım Paşa ile Piri Paşa (Piri Reis)'in dikkatini çeken Hürzat oğlu Haydar bey, adı ile anılmaya başlamış, İstanbul-Haliç'teki Kasımpaşa semtinde ilk Türk tersanesini kurmaya memur edilmiştir. Bu başarısından sonra, Hadım Süleyman Paşa ile beraber Cidde'ye giderek, Türk Donanma Üssü'nü kurmuştur.MİRYOKEFALON SAVAŞI VE SULTANİYE (AKMESCİT)BARIŞ ANLAŞMASI Tarihimizde birçok başarılar vardır.İşte bu başarılardan biri de 17 eylül 1176 Salı günü kazanılan Miryokefalon zaferidir.Miryokefalon savaşı Eğridir gölünün doğusundan karakuş dağları,sultan dağları,anamas dağlarının arasında kalan yörede yapılmıştır.Miryokefalon savaşının bir bölümünde akmescit höyük tümseği ile Gelendost Hacılar köyünün kuzeyindeki can çukuru denen yerde sürmüştür.Can çukuru şehitliğinin olduğu yer Zengibar kuvvetlerinin emiri Viranbey ile Alman Kuvvetlerinin çarpıştığı yerdir.17 eylül 1176 Salı günü canlar çukuru alanında Danişmenli Mahmut Bey ile askerleri ağır yaralanarak ağıllar boğazı kızılağıl,örende dedeler denen yerde şehit olmuşlardır.Şimdi bunlar Gelendost Hacılar köyünün Dedeler denen yöresinde bir çok şehitlerle birlikte yatmaktadırlar.II.Kılıçaslan'ın Kumandanlığını yaptığı kuvvetler 17 Eylül 1176 yılında yapılan Miryokefalon savaşında Bizans kuvvetlerini yenmiştir.Miryokefalon savaşının kazanılmasıyla yenilen Bizanslılar ile Selçuklu Türkleri arasında Gelendost Akmescitte (Sultaniyede) 21 Eylül 1176 Cumartesi Günü yazılı bir barış anlaşması imzalandı.GELENDOST MİRYOKEFALON ZAFERİ VE SULTANİYE (AKMESCİT) BARIŞ ANLAŞMASININ KOŞULLARI1. 100 bin altın 100 bin gümüş karşılığında Bizans kuvvetlerinin İstanbul'a dönmesi sağlanacaktır.2. Bizans kuvvetlerinden ele geçen paralar silahlar 100 bin süvari atı Türklere bırakılacak3. Bizans ordusuyla Anadoluya gelen ,Yalvaç Macar,Banaklı,Örkenezli Türklerinin Anadoluya yerleşmesi için onlara ev köy,okul cami,yaptırılacak kadar paranın Bizans hazinesinden alınmasına karar verildi.4. Bu bölgedeki Bizanslılar İstanbul'a götürülecek onların sahip olduğu arazi ve binalar göçmen şaman Türklerine verilecek,Namazgah tepesi ve Şeyh Hacılar çevresine Şaman Türkleri yerleşecek.5. Gelendost Miryo kalesi önünde Bizans askerleri adına Fransızca kabirlik ve anıt yaptırılıp,uzun yıllar korunacak 6. Selçukluların Başkenti Konya'nın resmen Kabul edilip Avrupa devletlerince buraya elçi gönderilmesine karar verildi.7. Sultan dağı ,çay,Eskişehir,Bolu çevresi Türklere verilecek.8. İstanbul,İzmir,Akşehir,Bergama,şehirlerinde Türklere iç ticaret yapma hakkı tanınacaktır.
21 Eylül 1176 Cumartesi günü yapıldığı kabul edilen Sultaniye (Akmescit)Barış koşullarına göre kahramanlıkla elde edilecek zaferlerin ardından diploması siyaseti ile elde edilecek zaferlerde olduğunu kanıtlayan II.Kılıçaslan bu önemli başarışı yaptı.Avrupalı Bizans tarihçileri de Türk Selçuklu Sultanı II.Kılıçaslan ileri görüşlü bir diplomat olduğunu kanıtlamış savaşta kazanamadıklarını barış yoluyla elde ederek iye sonuçlar elde ettiğini onaylayıp yazmışlardır.SONUÇ 26 ağustos 1071 yılında Malazgirt zaferi ile Anadolu'yu satın alma işleri başlamıştır.Bugünden tam 105 yıl 21 gün sonra Miryokefalon Savaşı kazanılarak Anadolu'nun tapusu Türklere verilmiştir.

-- ADALET
İNSANSIZ ADALET OLMAZ ADALETSİZ İNSAN OLUR MU? OLUR, OLMAZ OLUR MU! AMA, OLMAZ OLSUN

ÖZDEMİR ASAF

MUTLU PAYLAŞIMLAR
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~Bu mesajı "GÜLLER DİYARI ISPARTA"üye olduğunuz için aldınız Bu gruba posta göndermek için , mail atın : ispartali32@googlegroups.com Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak : ispartali32-unsubscribe@googlegroups.com Grubumuzu ziyaret etmek için: http://groups.google.com/group/ispartali32?hl=tr
Grubla ilgili sorunlarınız için: galibsarikaya@gmail.com Diğer grublarımız SON ROMANTİK : http://groups.google.com/group/sonromantik SAĞLIKCININ SESİ:http://groups.google.com/group/sagligim1 SLAYTZEDE:http://groups.google.com/group/slaytzede -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---

2008/10/08

ŞARKİKARAAĞAÇ

Anadolu tarihinin bir parçasıdır. Bu bölgede sırayla Etiler, Frigyalılar, İyonlar, Lidyalılar hüküm sürmüştür. Daha sonra İraniler, Makedonyalılar, Selefuküsler, Romalılar, Araplar, Selçuklular, Hamitoğulları ve Osmanlı Devleti bölgeye egemen olurken Şarkikaraağaç'a da egemen olmuşlardır. Şarkikaraağaç tarih boyunca Khillarnion, Pedion, Anabura, Neapolis, Asilkale, Karaağaç-ı Yalvaç ve Karaağaç-ı Şarki adlarıyla anılmıştır. İlçeye Karaağaç isminin verilmesiyse bölgeye ilk yerleşimin büyük bir karaağaçın çevresinde olmasıyladır. Başka yerlerede aynı isim verildiğinden, adların karışmaması için "Şarki" kelimesi eklenmiştir. karaağaç Bizansa bağlı iken Türk akınlarına maruz kalmıştır.Karaağaç ve havalisiSelçuklulardan Rükneddin Şahın oğlu III. Kılıçaslan'ın katlinden sonra 1264 yılında III.Gıyaseddin Keyhüsrev sultan olmuş 1281 e kadar sultanlığı sürdürmüştür. Bu senelerde Karaağaç'a şimdi "Camii Kebir" denilen "Ulu Camii" yaptırılmıştır. Caminin batı tarafındaki bir penceresinin üzerinde bulunan bir kitabede Selçukluların o zamanki durumları anlatılmaktadır. Bu bilgilere göre caminin yapıldığı yıllarda Selçuklu ülkesi Gıyaseddin Keyhüsrev ve Gıyaseddin Mes'ud arasında ikiye bölünmüştür. Şarkikaraağaç, Hamitoğulları beyliğinin İsauria kısmına düşmüştür. Hamitoğlulları ikiye ayrılınca Karaağaç, Dündarbeyoğulları bölgesinde kalmıştır. İlyasbey zamanında karaağaçı Karamanoğullarından Alaattin beyde işgal etmiştir. İlyas beyin oğlu Kemalmeddin Hüseyin beyde Karamanoğullarının tecavüzüne karşı 1380 senesinde Osmanlı padişahı Murat Hüdavendigar ile yaptığı anlaşma sonucu, 80.000 altın karşılığında; Isparta, Yalvaç, Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Karaağaç'ı Osmanlılara vermiştir. Böylece bölgede Osmanlı hakimiyeti başlamıştır. Osmanlı devleti zamanında karaağaç bir kültür merkezi haline gelmiş, üç adet medrese ve değerli hocalarıyla bilim, siyaset, sanat adamları yetiştirmiştir. Şarkikaraağaçın 13.yy da "saçıkara" isimli türk aşireti tarafından türklere mesken olduğu anlaşılmaktadır. Belde Osmanlıların eline geçtikten sonra, halkın isteği üzerine FATİH Sultan Mehmet Han'ın emri ile "Alcıklar Çeşmesi" yaptırılmış ve "Ulu Camii" tamir ettirilmiştir. Beldeye ismini veren "Ulu karaağaç" ın bugünkü belediye hamamı civarında olduğu bilinmektedir. Şarkikaraağaç, milli mücadeleye malıyla, canıyla kısaca herşeyiyle katılmıştır. Sivas kongresinden sonra alınan kararlar doğrultusunda, milli mücadelede önemli rol oynayan milli kuvetlerin ilk tesis edildiği yerlerden biriside karaağaçtır. Şarkikaraağaç, Yalvaç karaağacı Yalvaça bağlı iken nahiye idi 1863 yılında ilçe konumuna gelmiştir.
Şarkikaraağaç ilçesi, güneyde Beyşehir, kuzeyde Yalvaç, Akşehir, Doğanhisar, batıda Gelendost ve Eğirdir, doğuda Hüyük, kuzeybatıda ise Yenişarbademli ile çevrilidir. Yüzölçümü 1232 kilometrekaredir. İlçenin etrafında, kuzeydoğuda Sultan Dağları, batıda Anamas Dağları, güneyde orta Toroslar, Karadağ ve Kızıldağ bulunmaktadır. Şarkikaraağaç ilçesi verimli bir ova üzerine kurulmuştur. Çiçekpınar, Göksöğüt ve bazı köyler en verimli ovalara sahiptir. Belirli bir adla anılan ova yoktur. Beyşehir Gölü'nün bir bölümü ilçe sınırları içerisindedir. Akdeniz iklimi ile kara iklimi arasında, kara iklimine daha yakın bir iklim yapısına sahiptir. Yazları sıcak ve kurak; kışları ise soğuk ve yağışlıdır.
-- ADALET
İNSANSIZ ADALET OLMAZ ADALETSİZ İNSAN OLUR MU? OLUR, OLMAZ OLUR MU! AMA, OLMAZ OLSUN

ÖZDEMİR ASAF

MUTLU PAYLAŞIMLAR
--~--~---------~--~----~------------~-------~--~----~Bu mesajı "GÜLLER DİYARI ISPARTA"üye olduğunuz için aldınız Bu gruba posta göndermek için , mail atın : ispartali32@googlegroups.com Bu gruba üyeliğinizi sonlandırmak : ispartali32-unsubscribe@googlegroups.com Grubumuzu ziyaret etmek için: http://groups.google.com/group/ispartali32?hl=tr
Grubla ilgili sorunlarınız için: galibsarikaya@gmail.com Diğer grublarımız SON ROMANTİK : http://groups.google.com/group/sonromantik SAĞLIKCININ SESİ:http://groups.google.com/group/sagligim1 SLAYTZEDE:http://groups.google.com/group/slaytzede -~----------~----~----~----~------~----~------~--~---